Son yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan bir dizi afetin muhattabı olan insanlık doğanın bu olağan tepkisi ile baş edebilmenin yollarını aramaktadır. Hemen hergün bir deprem, salgın, sel, küresel ısınma, heyelan vb afet, dünyanın farklı bölgelerinde yaşam koşullarını etkilemektedir.
Bilindiği üzere sanayi devrimi ile birlikte kömür, petrol gibi fosil yakıtların kullanımı ciddi anlamda artmış ve bu artış doğal sistemde önemli tahribatlara neden olmuştur. Bu nedenledir ki 1800'lü yıllarla birlikte insan etkilerinin küresel iklim sistemine müdahil olduğu yeni bir dönemden bahsedilmektedir.
Modernligin bir sonucu olarak küresel ısınma ve iklim değişikliği meselesine baktığımızda insanlığın bugün kendi elleriyle kurmaya çalıştığı bu dünyada ciddi bir algılama problemi ile birlikte önemli kullanıcı hataları yaptığını söylemek mümkündür. İnsan ve toplum sağlığını etkileyen en önemli faktörlerden birisi olan iklim değişikliği bu anlamda sıra dışı hava olayları, su kaynaklarındaki değişim, deniz seviyesindeki değişiklik, hava kitlesinin azalması, radyasyonun artışı, sıcak / soğuk hava dalgaları gibi iklim değişikliğinin doğrudan sağlık alanını ilgilendiren yönleri dikkate alındığında bu etkenlerin sağlığın sosyal belirleyicileri olan ekonomik istikrar, eğitim, sosyal ve toplumsal yapı ve sağlık hizmetleri üzerinde pek çok etki oluşturduğunu söylemek mümkündür.
Dünya Meteroloji Örgütü (WMO) yayınladığı yeni raporda, 2020-2024 yılları arasında yıllık ortalama küresel sıcaklığın sanayi öncesine göre 1,5 °C'nin üstüne çıkma ihtimalinin %20 olduğu tahmin etmektedir.Bu durumda 2020-2024 yılları arasında Güney Okyanusları hariç neredeyse tüm bölgelerin son yıllardan daha sıcak olması , Afrika' daki Sahel bölgesi ve yüksek enlemlerin daha nemli olması, Latin Amerika' nın Kuzey ve Doğu kısımlarının ise daha kuru olması beklenmektedir. 2020-2024 yılları arasında deniz seviyesindeki değişimler Kuzey Atlantik Bölgesinde daha kuvvetli batı rüzgârlarının esmesine sebep olurken, bu durum Avrupa'nın batısında daha fazla fırtına görülmesine neden olacağı, en az sıcaklık değişiminin Tropiklerde ve Güney Yarım Küre'nin orta enlemlerin de olacağı tahmin edilmektedir.
Yapılan araştırmalar kentlerde doğal tehlike türlerinden hidrojik (taşkın-ani taşkın, aşırı rüzgar/kıyı taşkını; kütle hareketi kaya düşmesi, toprak kayması, göçük gibi ), meteorolojik (kasırga gibi) ve iklimsel (ekstrem sıcaklıklar, kuraklık, yangın gibi ) tehlikelerin iklim değişikliği ile birlikte meydana gelme olasılığının artacağını göstermektedir. Bu tehlikeler karşısında kentlerin ne kadar etkileneceği ve zarar görebileceği, ekonomik faaliyetlerden fiziki yapıya ve hatta bireylere kadar esneklik gösterip gösteremeyeceklerinin belirlenmesi; kent ve kentlerin gelecekte iklim değişikliğine bağlı olarak yaşayacakları olaylara ve değişimlere karşı hazırlıklı olmaları gerekmektedir.
Bu yüzden her doğal afet aynı zamanda sosyal bir afet olarak karşımıza çıkmaktadır . Bugün enerji kaynaklarının kullanımı gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakılacağının ispatıdır. Ancak insanlar bugün bu imkânları nasıl tüketecegine odaklanmış ve bu durum doğa ile sosyal yaşam arasındaki dengeyi bozmaya yüz tutmuştur.
Biz bugün doğayla iç içe yaşamayı tercih etmek yerine, bizim doğaya müdahale etmemiz, doğayı kontrol altında tutma isteğimiz ve doğanın kaynaklarından sınırsızca faydalanmak istememiz dünyaya verdiğimiz zararın bir göstergesidir. ''Doğa ve İnsan'' arasındaki ilişkiyi doğru düzeyde tutarak dünyaya verdigimiz zararı en aza indirgemek geleceğimize bırakacağımız en önemli miraslardan birisi olacaktır.
Afet etkilerini azaltabileceğimiz bir gün dilerim. 👍
Afet sosyolojisi alanına bir giriş yapmak istedim. Afetin kendi gibi sosyoloji alanıda çok kapsamlı bir alan olduğu için tek bir yazıyla açıklamak imkansızdı. Okuduyup araştırdıklarımı sizlerle paylaşmaya devam edeceğim vakit ayırıp okuyan herkese minnettarim. 😊